Sinema, bir ulusun hafızasını kaydeden en güçlü araçlardan biridir. Türk sinema tarihinin ilk filmi olarak kabul edilen Ayastefanos Rus Abidesinin Yıkılışı, yalnızca teknik bir başlangıç değil, aynı zamanda Osmanlı’nın çöküş döneminden Türk milli kimliğine uzanan tarihsel bir köprüdür. Bu film, savaşın yıkıntıları arasında filizlenen bir direnişin ve modern Türkiye’nin doğuşunun sembolik bir anlatımıdır. İşte bu sessiz filmin arkasındaki derin hikaye ve taşıdığı anlam…
Tarihsel Arka Plan: 93 Harbi ve Ayastefanos Antlaşması’nın Ağır Mirası
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, tarihe 93 Harbi olarak geçti. Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar’da Rus orduları karşısında ağır bir yenilgi aldı. İmzalanan Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878), Osmanlı’nın Balkan topraklarında özerk devletlerin kurulmasına yol açarak imparatorluğun parçalanma sürecini hızlandırdı. Ruslar, bu zaferi ölümsüzleştirmek için İstanbul Yeşilköy’de (o dönemki adıyla Ayastefanos) görkemli bir abide dikti. 27 metre yüksekliğindeki bu anıt, zafer takı formunda tasarlanmış, üzerinde Çar II. Aleksandr’ın heykeli ve Rus askerlerinin kahramanlıklarını betimleyen kabartmalarla süslenmişti. Abide, Osmanlı’nın mağlubiyetini her an hatırlatan bir utanç sembolü haline geldi.
1914: Bir Abidenin Yıkılışı ve Sinemanın Gücüne İnanan Bir Subay
1914’e gelindiğinde, Osmanlı İmparatorluğu çöküşün eşiğindeydi. Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nın yarattığı travmayı atlatmaya çalışan bir nesil, milli bilincini diriltmek için çabalıyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı hükümeti, ülkedeki tüm düşman sembollerini yok etme kararı aldı. Bu kararın en önemli hedeflerinden biri, 36 yıldır Yeşilköy’de yükselen Rus Abidesi’ydi.
Fuat Uzkınay, bu tarihi anı belgelemek için kolları sıvayan isimdi. Osmanlı ordusunda yedek subay olan Uzkınay, aynı zamanda sinemaya tutkulu bir öncüydü. Almanya’da eğitim görmüş ve İstanbul’a döndüğünde sinema makinesi getirmişti. Abidenin yıkımı sırasında eline aldığı kamera ile 150 metrelik sessiz bir film çekti. Bu film, Türk sinema tarihinin başlangıç noktası olarak kayıtlara geçti.
Filmin Teknik Detayları ve Dönemin Sinema Anlayışı
- Sessiz Sinema Dönemi: 1910’lar, sessiz sinemanın altın çağıydı. Filmlerde diyalog yoktu; hikayeler görsel semboller ve ara yazılarla anlatılıyordu. Uzkınay’ın çektiği film de bu geleneğe uygun olarak sessizdi.
- Kullanılan Ekipman: Uzkınay’ın kullandığı kamera, dönemin standartlarına göre ilkel sayılsa da, tarihi bir anı ölümsüzleştirmeyi başardı. Çekimler, elle krank çevrilerek yapılıyor ve ışık doğal kaynaklardan sağlanıyordu.
- Belgesel Niteliği: Film, tamamen gerçek bir olayı kaydettiği için Türk sinemasının ilk belgeseli olarak da kabul edilir.
Sembolizm ve Milli Bilincin Uyanışı
Abidenin yıkılışı, teknik bir yıkım eyleminden çok daha fazlasıydı. Bu eylem, Osmanlı’nın geçmiş mağlubiyetlerini silmeye ve yeni bir milli kimlik inşa etmeye yönelik bir hamleydi. Film, bu mesajı perdeye taşıyarak halka şu mesajı veriyordu:
“Artık geçmişin utançlarıyla yüzleşmeyeceğiz. Ayakta kalma mücadelemiz, bu anıtın enkazı üzerinde yükselecek.”
Aynı dönemde, Balkan Savaşları’nın ardından Türk aydınları, halkı birleştirecek ortak değerler arıyordu. Sinema, henüz emekleme aşamasında olsa da, bu amaca hizmet edecek güçlü bir araçtı. Uzkınay’ın filmi, Türk sinemasına vatanseverlik ve direniş temalarını kazandırarak Cumhuriyet dönemi sinemasının temellerini attı.
Film Neden Kayboldu? Günümüze Ulaşan İzler
Ne yazık ki, çekilen filmin tam bir kopyası günümüze ulaşmadı. Bunun başlıca nedenleri:
- Arşivleme Kültürünün Eksikliği: Osmanlı’da sinema eserlerinin korunmasına yönelik bir sistem yoktu.
- Savaş Koşulları: Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında pek çok kültürel eser yok oldu.
- Teknolojik Yetersizlikler: Filmlerin nitrat tabanlı olması, zamanla yanıcı ve kırılgan hale gelmelerine neden oldu.
Ancak, Türk Sinematek Derneği arşivlerinde filmin çekim anını gösteren bir fotoğraf ve bazı kaynaklarda birkaç saniyelik fragmanın varlığına dair iddialar bulunuyor. Bu kırıntılar bile, Türk sinemasının köklerine ışık tutması açısından değerli.
Türk Sinemasına ve Milli Mücadeleye Etkisi
- Sinemanın Gücünü Kanıtlamak: Uzkınay’ın çabası, sinemanın bir propaganda aracı olarak kullanılabileceğini gösterdi. Bu anlayış, Kurtuluş Savaşı yıllarında haber filmleri ve belgesellerle devam etti.
- Milli Mücadelenin Habercisi: Abidenin yıkılışı, Türk halkının işgale karşı direneceğinin erken bir işaretiydi. Bu ruh, 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşı’nda doruğa ulaştı.
- Kültürel Kimliğin İnşası: Cumhuriyet’in ilanından sonra kurulan Muhsin Ertuğrul sineması, bu ilk adımın üzerine inşa edildi.
Sonuç: Sessiz Bir Çığlığın Yankısı
Ayastefanos Rus Abidesinin Yıkılışı, perdede yankılanan sessiz bir çığlıktı. Bu çığlık, sadece bir anıtın yıkılışını değil, bir imparatorluğun küllerinden doğan yeni bir ulusun dirilişini haber veriyordu. Bugün bu filmi izleyemiyor olsak da, Türk sinemasının doğuşunu simgeleyen bu anı, milli mücadelenin ışığında anmak bir vefa borcu…
Not: Filmle ilgili tek somut kanıt, Fuat Uzkınay’ın çekim yaptığı anı gösteren bir fotoğraftır. Bu fotoğraf, Türk sinema tarihinin en değerli görsel mirası olarak korunuyor.
Kaynakça ve İleri Okuma Önerileri:
- Nijat Özön, Türk Sinema Tarihi
- Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi
- Türk Sinematek Derneği Arşiv Belgeleri